Salı, Şubat 19, 2008

Nişanımızı yaptık hayırlı uğurlu olsun....

Uzun bir ara verdim. Bu ara da nişan alışverişleri hastalıklar temizlik hazırlık derken hepsi bitti geçti yine normal hayatımıza geri döndük.
2 hafta önce bir eminönü yapıp damat ve gelinin bohça alışverişlerini yaptık. Gün güzel di ama hava çok soğuktu..
Vapur havası beni çarptı ve grip illeti yakama yakıştı. onbeş gün de kendimi ondan zor ayırdım ... git diyorum gitmem diyor vehasıl sonunda onu evimden kovmayı başardım...
Bu ara da geçen hafta gelişmelerden haberler yazmak üzere çok geldim bloguma ama bir türlü yazı yı yayınlatmadı bana hep sorun var diyor. Evettt arkadaşlar ; 16.02.2008 tarihinde sevgili kız kardeşim ile arkadaşı evlilik yolundaki ilk adımı atarak nişanlandınlar. Onlara burdan bir daha ömür boyu mutluluklar diler, gözlerinden öperim. Sizleri seviyorum sizde birbirinizi sevin lütfen ...
Gelelim geceden bir kaç görüntüye; Bak şimdi de resimleri eklemiyor ama olmuyor ki olmuyor yani ben napacağım şimdi sinirleneyimmi yani!
Neyse ben bu yazıyı taslak olarak hazırlayayım arada uğrar resimleri eklemeye çalışırım ondan sonra yayınlarım artık napalım. yapcak başka bişey yok.

Evet işte başardım bu nişan sandığımız, hemen arkasında nişan çiceği, çiceğin önünde duran kırmızı tüle sarılı olan ise kap şeklindeki nişan çikolataları ....


bu aralarda bir yerler de baklava da olacak ta yahu ama sanırım o başka karede devam edelim bakalım...







heee baklava masanın ucunda işte beyaz tüle sarılı olan tepsi....

bir de size sandığın içini göstermek istiyorum... ( Bu arada arkadaş masanın üzerinde gördüğünüz kumaşa sarma masaörtüsü benim eserimdir yapılışı dikm şel. Fakat benim masan dikdörtgen olunca annemin çeyizine kaldı vitrin takımı yani hamaratımdır övünmek gibi olmasın)
bu sandığın içinin yakından görüşünüşü ; ( aaa ama ya balantıya bak kopup kopup duruyor ıhhhggg)
çiçeğin yakından görünüşü,


Nişan tepsisi ... Ve yeğenim


Gece boyunca bana eşlik eden kavalyem yaşam kaynağım canım aşkım oğlum..


Bu da pastamız... sağdan soldan görünüşü.......





Ve bir nişan da böyle bitti. Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine...
Taze nişanlılarında resimlerini de koymak isterdim ama kendileri istemedile..

Çarşamba, Şubat 06, 2008

Karmakarışık.... :(

Ne kötü bişey ya aynı işyerinde aynı oda da çalışan bir insanın size iyiliğinde çok kötülüğü dokunsun. İş arkadaşımın son zamanlarda bazı oyunlarına maruz kalıyorum. Bunu neden yapıyor anlamış değilim ama benim sinirlerim yerinden oynamış durumda ve her geçen gün şahsı muhterem zata karşı hiç te iyi şeyler düşünmediğim kesin yani.

Sabahları onu görünce böyle sağdan sağdan bana geliyorlar sonra mesai bitimine kadar soldan vuruyorlar. Onun yaptıklarını öğrendikten sonra işten çıkmayı düşünüp işten ayrılacağımı bazı rahatsızlıkarımın olduğunu dile getirdim. Fakat çözüm önerisi olarak görev dağılımı değişikliği yaptı. Şu anda onun yaptığı işi ben yapıyorum ama bana yaptığı işler hakkında bilgi vermeyi bırakın bir kaplan gibi benim hata yapmamı bekliyor. Zaten ilk işe başladığımdan beri bana karşı bir nedensiz bir düşmanlığı olduğunu hep seziyordum ve lakin alanen yapar oldu.

Başıma ağrılar giriyor olayları düşündükçe yaşadıkça ve anlattık. Şimdi yanımda olsa herhalde b halde onun bir kaşık suda boğarım atasözünü yerine getirebilirim yani.

15 gündür tadım tuzum yok. Yaptığım hiç bir işten zevk almıyorum.

Geçtiğimiz cumartes günü yani ayın 2. sinde hayat arkadaşımın doğum günüydü ona süpriz bir doğum günü partisi verdim. Ama malasef ekstreden bir iş çıktı ve o gün çalışması gerekiyordu. Kendilerini eve getirtene kadar çok büyük uğraş verdim. Bana kızdı söylendiği işte neden onu çağırıyormuşum, çalışıyormuş bilmiyormuymuşum, neymiş okadar önemli olan diye söylenirken ben telefonu kapatacağımı söylenecekse kendi kendine söylenmesini ibra ederek telefonu kapattım. ( Eşim tipik bir kovadır, ilgisiz kalınca daha da sinirlenir. ) Telefonu kapatmasıyla evin zilini çalması bir oldu. Düşünün ikna edecem diye ben uğraşırken pek muhterem hayat arkadaşım evin yolunu tutmuş bile. Kapıyı açtığımda surat beş karış mahkeme duvarı diye hala söyleniyor...

Sen daha söylenmekten yorulmadın mı derken arkadan bir grup doğum günün kutlu olsun diye bağırınca öyle baka kaldı. Neyse mamalarını yedi çay keyfi yaptı. Sonra tekrar işe gitmek üzere yola koyuldu ...

Bu sefer çıkarkende söyleniyordu ama bu sefer benden özür diliyordu. Çünkü benim ne zaman ne yapacağım pek belli olmaz.... Sonra bir yalnız kalacağız ben sürekli evde dırdır vırvır adamın burnundan getireceğim. İlk defa eşim bu sene benim doğum günümü ve evlilik yıldönümü unutmayıp kendi doğum gününü unutmuştu. Ona gerçekten bir süpriz oldu.
Bu hafta cumartesinin kritiğini yaparak geçirdim en azından eve geldiğimde unutuyordum ki; maşallah iş arkadaşımın kendini unutturacağı yok yani hergün yeni bir sıkıntı ile karşılaşıyorum.

Bugün de görümcenin doğum günü idi iş çıkışı gittim. Eşim hariç herkes ordaydı. Ben gelince mumlarını söndürdü. Yedik içtik ( yediklerim bende kalsın) hani gelinim ya masayı toplamak ve bulaşıkları yıkamak benim asli görevim olarak doğru marş marş mutfağa ben. Herkes almış çaylarını eline yaprak dökümünü seyrediyor. Bu arada içerde bulunan grupta bir ben çalışıyorum diğerleri ev hanımı tabii haliyle çok yorgunlar.

işimi bitirdiğim gibi evime kendimi zor attım. Bir geldim ki oğluş ayakta hala uyumamış ne yaramazlık yapsam diye ortalıkta gezinip duruyor. Elinde bir kalem üzerindeki tişörtünü olduğu gibi boydan boya çizmiş, atletini hatta gögsünü bile çizmiş. Hadi kül kedisi davran dedim kaptım ereni doğru banyoya bir güzel yıkadım sonra da 10 dakka geçmeden uyudu. Ayyyy ne güzel uyuyor dedim bende acaba yanına uzansam mı dedim annem içerden bağırdı
*** Çocuk uyurken sen de bari ütünü yap hafta sonu rahat edersin. (bunu yapan bana kendi annem ya... Demiyo yani kızım sende yorgunsun git yat diye... bu nasıl iş ya anlamadım valla.)
Haydi bakalım ısrara fazla dayanamayan ben kalktım ütü yaptım. Çamaşırlarım vardı onarı makineye attım. Mutfağı biraz topladım, baktım yemek yarın onlara yeter...
Yarın yemeği sen yaparsın anne bende banyo yapıp yatacağım dedim ama kendim söyledim kendim dinledim. Herkes uyuyor ben tarla faresi sağda solda geziniyorum. Ama ısrarla yemek yapmadım çünkü annem kıymayı geç çıkarttınca çözülmemişti isabet oldu dedim. Bir duş aldım çamaşırlarımı astım, sonra içimden bir ses çok gerginsin otur şurda iki satır çiziktir rahatla dedi. Bir fincan kahve ve siğara eşliğinde işte öyle yazıyorum. Bu arada yazdıkça yazasım geliyor.

Kafamdan geçenleri burda yazmak istiyorum ama okurda önlemini alır diye birşeycikler yazmıyorum...

Ne yapabilirim ya çok kırıldım ona hiç bir kötülüğüm dokunmadı, işlerine burnumu sokmadım , ama en büyük ayıbı arkamdan aslı astarı olmayan şeyler söylerek beni çok kırdı. Şu anda bana tavır aldı... Çok ta umrumda ama ukalalığı ayyuka çıktı nerdeyse şeytan diyorki .............

ahhh ahhhhhhhhh neler diyor ama hadi bana kalsın artık bir gün elbet onları da yazarım.

nasıl bir yazı oldu bilmiyorum ama türk kahvesinden sonra fincan nasıl olur işte öyle karmakarışığım ....... Ve yarın işe gitmek istemiyorum ben ama

Bu arada hayırlı bir haberim var sizlere kız kardeşim bu ayın 16.sında nişanlanıyor cumartesi günü de onun için alışverişe gidilecek, pazar günü de bir arkadaşımla çocukları bir yere götürelim dedi iki yer varmış kafasında hangisine olduğunu söylemediği eğer gidersen göreceğiz o yeri. Bu arada be avon temsilciği yapıyorum. Cuma günü yeni kampanya başlıyor işten eve gelince onları ayarlayıp cuma akşamı siparişleri vermem gerekiyor.

kalan zamanda ütü den yırttık temizlik ve yemek ve pazar alıiverişi ile geçeceğinden peki ben nezaman dinleneceğim ya...

Uykum geldi, yarın iş var ben gidiyorum artık...





Cuma, Şubat 01, 2008

222A

02.02.2008 Cumartesi, saat 14.00 ANITKABİR'deyiz. ANKARA'YA GELEMEYEN YURTTAŞLAR, aynı gün ve aynı saatte kendi kentlerinin Cumhuriyet Meydanında çiçekleri ve açıklamalarıyla ATA'nın huzurundalar.... Türban hak-özgürlük değil, siyasal ilke sorunudur.
14 NİSAN BÜYÜK HALK HAREKETİ SÜRÜYOR!
Tam Bağımsız Türkiye Mücadelemizde
Laik Demokratik Türkiye‘ye Sahip Çıkmak İçin
222A
2. ayın
2‘sinde
2‘de
Anıtkabir‘de!

Ata‘mızın huzurunda buluşuyoruz!
02.02.2008 Cumartesi, saat 14.00
Ankara‘ya gelemeyenler, kendi kentlerinde Ata‘nın huzurunda çelenk törenleri ve açıklamalarıyla aynı gün ve aynı saatte bizimle!
Yazını devamını için buraya bakınız...

SINIRI GEÇMEK

Trafik polisi Temel’in kullandığı arabayı durdurur ve
“Sizi tebrik ederim beyefendi, bugünkü kontrollerimizde emniyet kemeri takan tek sürücü sizsiniz bu yüzden size üç yüz milyon lira ödül vereceğiz, ne yapmayı düşünüyorsunuz” der.
Temel “Hemen gidip bir ehliyet alacağım” der.
Polis “Ne! senin ehliyetin yok mu?” demeye kalmadan yandan Fadime söze girerek
“Siz ona bakmayın memur bey içince hep böyle sapıtıyor” der.
Polis iyice sinirlenmeye başlamıştır ki arkada oturan
Dursun “Ula ben size demedim mi çalıntı arabayla yola çıkmayalım başımıza bir iş gelir” der ve trafik polisi iyice zıvanadan çıkar.
Az sonra da düşüp bayılır. Çünkü tam o sırada bagaj kapağı açılmış, içinden fırlayan
İdris “N’oldu uşaklar geçtik mi sınırı?” diye bağırmıştır.