Pazartesi, Aralık 24, 2007

Bayram Bayram O da Bittiiiiii :(

Kurban bayramını da geride bıraktık. Seneye inşallah o günleri tekrar görür ve bayram sevincini tüm sevdiklerimizle paylaşırız.
Gerçi bayram da pek fazla ziyaret yapmadım resmen evde pinekledim.
Akşamları geç yattım, sabahları geç kalktım neredeyse erken kalkmaların acısını çıkarttım.
Pazartesini sendurumunu bugün içler acısı şekilde yaşadım. Sabah yataktan sürünerek uyandım. Servise biner binmez uyumuşum. gözümü açtığımda iş yerindeydik.
Derken sene sonu muhabbetleri sayımlar stok tutturmacalar akşamın geldiğini nasıl anlamadım. Dışarıya bir çıktım buz gibi hava. Zaten tatilde kaloriferler yanmadığı için fabrika buz gibiydi. İşten direk annemlere gittim.Sıcacık soba çıtı çıtır yanıyordu. kedi gibi hemen arkasına oturdum sofra hazırlanana kadar. yemek yedik biraz sohbet bulaşıklar derken oğluşumun uykusu geldi başladı mızırdanmaya.
Eve geldik. Evde de bir çay demledim. Oğluş hemen uyudu onu yatağına yatırdım. Aldım elime bir fincan çay bir dilimde havuçle kek oturdum elveda rumeliyi izledim (Ehhhh trakyalıyıım ya ondan çekti beni bu dizi )
dizi bitti çamaşıtlıkta kuruyan çamaşır topladım. Balkonda asılı olanları topladım tekrar içeriye çamaşırlığa attım. mutfağımı topladım bir çay siğara da mutfak ta yaptım. Yatmaya gidiyorum diye eşime seslendim gözüm bilgisayara takıldı rotamı değiştirdim çenem düştü işte yazıyorum..
Aslında nasıl uykum var anlatamam. En kısa emekli olup evde oturmak istiyorum. Sabahları geç kalkmak öyle uzun uzun keyif yapmak oğlumla bolca vakit geçirmek falan falan işte neyse
Şimdi uyku vakti yarın sabah erkenden kalkıp erenin çantasını hazırlayacağım. Yarın anneannesine gidiyor. Sonra da kendim hazırlanıp işi gitmek için yola koyulacağım..

Çarşamba, Aralık 19, 2007

İYİ BAYRAMLAR , NİCE YILLARA

Hayır kapılarının sonuna kadar açık,
Kaza ve belaların bertaraf olduğu
Kurban bayramının yaşadığınız tüm sorunları alıp götürmesi dileğiyle



Ayrıca 2008 yılı sağlık mutluluk ve huzur getirmesi dileği ile....

Herkese tüm sevdikleri ile beraber mutlu bayramlar hayırlı nice seneler diliyorum..

Salı, Aralık 11, 2007

MİMLENDİMMM

uzun bir süre blogları gezdim dolaştım bu ebe sobe mim dalgasını çok merak eder ve onları okur okur okur, başka başka bloglarda gezinirdim.

Şimdi sevgili kardeşim şekerim beni mimlemiş..
Hayalimi bir resim olarak anlatmam gerekiyormuş. O kadar çok hayalim oldu ki kimi gerçekleşti kimileri suya düştü... ama gerçekleşmesini istediğim en büyük hayalim mutlu ve huzurlu saygılı ve sevgi dolu bir yuvaydı.. o da oğluşumun la bereber tamamlandı..



Ama benim mimleyeceğim kimse yok
kusura bakama canımcığım zinciri ben burda kopardım galiba...

geç kaldığım için de özür dilerim.

Çarşamba, Aralık 05, 2007

PROF. ÜSTÜN DÖKMENiN ÇOK GÜZEL BiR YORUMU :

"...Çocuğumuz düşüp kafas ını masaya çarpınca biz hemen masayı
döveriz,
"he masa ehhhh sen niye orada duruyorsun" diye. Çocuk masa orada
durmasa kafasını çarpmayacağını sanır ve büyüdükçe yaptığı her
hatayı yükleyecek birini veya bir şeyi mutlaka bulur."
Malum...

Mesela, bizim Balkan harbinden kalma, dandik vagonlara 160
Kilometre hız yaptırdılar. İlk virajda sizlere ömür...
Kimin üstüne kaldı?
Makinistin...

Mersin'de bayrağımız yakıldı, yırtıldı. Askere taş attılar, panzere
molotof... Memleket ayağa kalktı. Kimin yüzündenmiş?..
İki veled...

Gelene geçene ayran, tost falan satan, kendi halinde sakin bir kasabaydı,
Susurluk... İçişleri Bakanlığı, MİT, Jitem, generaller, özel tim polisleri,
kumarhaneciler, bakanlar, milletvekilleri, işadamları... 1000 kişi falan
yargılandı. Her şey kimin başının altından çıkmış?
Yeşil'in...

Deprem oldu... 7 vilayette 50 bin kişi öldü. Binlerce bina yıkıldı, on
binleri ağır hasarlı. Hepsinin sorumlusu olarak kimi kulağından tutup
hapse tıktık?
Veli Göçer'i...

Edirne'de b ebeler şakır şakır öldü... Hiç utanmadan biskuvi kolilerine
koyup, gömdüler. "Araştırdık, ihmal yok" dediler. Peki neden öldü bu
yavrular? Klima'dan...
Dikkat isterim, klimacı bile değil, klima.

Rakıdan öldük. O gün ile bu gün arasında ne değişti?..
Kapağın rengi...

Sanal "sorumlumuz" bile var... Yollarda her gün 20 insanımız heba oluyor.
Trafik Canavarı'ndan...

Dolar patlarsa?
Enflasyon Canavarı'ndan...

Hatta "sorumlu olmayan sorumlumuz" da var... Milli takım oynayıp
yeniliyor. Suçlusu kim?
Takıma alınmayan Hakan...

Domatesleri Ruslara kakalayamıyoruz...
Sinekten...

Deli dana geliyor.
inekten...

Millet hormonlu diye tavuk yemiyor.
Erman Toroğlu'ndan...

Evleri su basıyor.
Yağmurdan...

Ormanlar yanıy or.
Sigaradan...

Gemi batıyor.
Dalgadan...

İyi de kardeşim, uçak neden düşüyor?
Rahmetli pilottan...

Peki bu şartlarda hayatta kalmayı nasıl başarıyoruz?
Allah'tan...

Salı, Aralık 04, 2007

Bir Erkeğin Hayatı Nasıl Karartılır...

Olay budur !
Aynı konunun 3 versiyonu...>
1- Kadin/Erkek>
2- Kadin/Kadin>
3- Erkek/Erkek>>
1.Versiyon Kadin / Erkek: Bir erkegin hayati nasil karartilir?
Kadin: Saçimi >kestireyim mi?
Erkek: Olur.
Kadin: Ama kiyamiyorum.
Erkek: Öyleyse >kestirme.
Kadin: Canim degisiklik istiyor...
Erkek: O halde kestir.
Kadin: >Bana akil vermeyi birak, delilere verir gibi.
Erkek: Eger nasil hosuma >gittigini bilmek istiyorsan, sana derimki uzun saçli. Bunu biliyorsun.
Kadin: Beni tanidiginda kisaydi.
Erkek: Ve sana tam olarak ne dedigimi hatirliyorum: 'Ne güzel olurdun uzun saçla'. Kadin: Ama herkes kesmemi söylüyor.
Erkek: Bu durumda kuaföre git ve birak uyuyayim lütfen. >Bunu senden Allah rizasi için istiyorum.
Kadin: Peki nasil kestireyim? Kat >kat mi yoksa perçemli mi?
Erkek: Kat kat.
Kadin: Bana yakisacagini >sanmiyorum, çünkü saçim çok düz.
Erkek: Birak perçemli olsun.
Kadin: Çok yorucu.
Erkek: Yordugu zaman tekrar kestirirsin.
Kadin: O zaman asla >uzatamam.
Erkek: Uzatmak istiyorsan kestirme güzelim.
Kadin: Bana güzelim >deme!!!!!!!
Erkek: ?!?!?!?!!>>

2.Versiyon Kadin / Kadin:
1.Kadin: Ah sekerim saçini mi kestirdin? Ne kadar >güzel olmussun!!!
2.Kadin: Ay sahi mi söylüyorsun? Ben pek emin olamiyorum. >Ay çok mu kisa oldu acaba...??
1.Kadin: Amaaan ne alakasi var. Benim yüzüm >bu kadar genis olmasa ayni kesimi bende denerdim. Benim su saçim klasik >oldu artik, yeni bir modele hiç cesaret edemiyorum. 2.Kadin: Ay yapma Allah >askina nesi varmis yüzünün.... Bak söyle suralarindan kat verdirsen, harika >olur!! Benim de boynum uzun olmasa ayni seninki gibi bir model yaptirirdim.
1.Kadin: Ah sekerim sende bir alemsin. Keske benimde boynum seninki gibi >olsa. En azindan su çökük omuzlarimin dikkat çekmesini engellemis olurdum.
2.Kadin: Ayol sen ne diyorsun?.. Senin gibi omuzlari olsun isteyen bir sürü >kiz var... Giydigin her sey sana öyle yakisiyor ki.. Birde benim su kisa >kollarima bak. Omuzlarim seninkiler gibi olsaydi, giydigim bluzlar üstümde >emanet gibi durur muydu? Vir vir vir, dirdirdir...>>

3.Versiyon Erkek / Erkek:>
1.Adam: Saçini mi kestirdin?>
2.Adam: Evet>
1.Adam: Sihhatler olsun abi!..>
2.Adam: Sagol...


Olay budur ! ...

Cuma, Kasım 30, 2007

HATIRLA SEVGİLİ

Bu akşam dizimi de seyrettim.. Artık Ahmet le Yasemin nihayet yıllar sonra evlenecekler her şey yoluna ggiriyor herkes mutlu mesut yaşacak biaz uzatırlar daha sonra bitirirler derken son sahnelerde Aylanın intihar teşebbüsü sanırım bizimkilerin nikah tarihini erteleyecek gibi gözüküyor..
Bu arada yasemin nikah için seçtiği kıyafeti hiç beğenmedim ama ışığın gelinliği o tarihe göre çok güzel şık zarif ve masumeneydi ayrıca ışık'a gelinlikte çok yakışmıştı..

Yaşar ışıkı babasından teslim alırken bişey söylemeyecekmisin Yaşar soruna..
Ne diyebilirim ki nefesim kesildi cevabına ben bittimm

Gel Cuma gel ..
Bakalım yaseminle ahmetin nikahı olcakmı, ayla kurtulacakmı, deniz polis barikatını geçebilecekmi..... vs.vs.

:)))))

Polis - Beyefendi radar uygulamamiz vardi. Hiz sinirini astiniz.

Adam - Asmadim birader.

Polis - Beyefendi radar kayitlarini gosterebiliriz.

Adam - Ben Mustafa'nin arkadasiyim, ugrasmayin benimle

Polis - (bi afallar) Mustafa mi o da kim ?

Adam - Sen Mustafa yi tanimiyor musun ?

Polis - Ee sey hatirlayamadim...

Adam - Dur yanimda resmi var sana gostereyim. (cebinden bir

20 milyonluk cikartir ve uzerindeki Ataturk resmini gosterir)

Polis - Haa, pardon simdi hatirladim. Tamam.

Adam - Gidebilir miyim ?

Polis - Sey, bu Mustafa' nin baska resmi var mi yaninizda ?

Adam - Eeeh be... Arkadas dediysek butun albumu yanimizda

tasimiyoruz...


Seçili ileti yok
Okuma panosunda görüntülemek istediğiniz iletiyi tıklatın. Gizliliğinizi ve güvenliğinizi korumak için, bilinmeyen gönderenlerden gelen ekler, resimler ve bağlantılar engellenir.

Klasörü seçtiğinizde iletilerin otomatik olarak gösterilmesi için, okuma panosu ayarlarınızı değiştirin
1 ileti seçildi
Güvenli olarak işaretle | Güvensiz olarak işaretle

Bizim Temel in maceraları

Yerde para buldum

Bir gün Kayseri'lilerle lazlar savaş yapıyorlarmış.Kayseri`lilerin aklına bir fikir gelmiş.Demişlerki;
-Bu laz'ların hemen hemen yarısı Temel, diğer yarısıda Dursun'dur .Ve daha sonra savaşın ortasında bağırmaya başlamışlar:
-Temel! Temel!!!
Laz'lardaki Temel`ler kafalarını kaldırmışlar ve vurulmuşlar.
Daha sonra Kayseri`liler :
-Dursun! Dursun!!!!
Diye bağırmışlar. Dursun`larda kafalarını kaldırmışlar ve vurulmuşlar. Laz'lardan çok az kişi kalmış ve onlarında aklına bir fikir gelmiş.Ve:
-Yerde para buldum bu kimin?
diye bağırmışlar. Bütün Kayseri`liler kafalarını kaldırmışlar ve vurulmuşlar.




TEMEL FOTOGRAFÇIDA


Temel bir gün fotoğrafını çektirmek istemiş. Fotografcıya; - Ben fotograf çektirmek istiyorum. Lakin vesikaluk olmayacak.
Fotografçı;
- Olur efendim. 24 çarpi 32'ye ne dersiniz?
Temel;
- 768 eder de, hacan punin konimuzla ne alakasi vardur?
Seçili ileti yok

Ananın, babanın evladına duası

Lütfen onları üzmeyelim..


Eshâb-ı kirâmdan bir zât diyor ki, "Peygamber efendimiz, Bayram günü hutbeye çıkıyordu.

Merdiven üç basamakdı. Birinci basamağa çıktı. Bir şeyler söylüyordu. Kulak verdim işitdim.

Buyuruyordu ki: (Yâ Rabbi, Sen, bir kulunu, anasını-babasını gördüğü halde, onların hizmetinde kusur eden, kalblerini inciten, onların rızasını, düâsını almayanı Cehenneme sok.)

Ben de âmin dedim" buyuruyor. O halde birbirimizi seveceğiz, amma, anamızın, babamızın da kıymetini bileceğiz, onların rızalarını düâlarını alacağız, gönüllerini alacağız.

Hepiniz biliyorsunuz: "Ananın, babanın evladına duâsı, Peygamberlerin ümmetine duâsı gibidir."


www.dinimizislam.com





--
"İnsan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli..."
"Kim olduğun değil, kiminle olduğun önemlidir..." __._,_.___

--------------------------------------

Hicrinle ya ilahi gönlüm olali gamli
Dinmez gözümün yasi her lahza olur nemli

30 kasım 2007 Isparta Uçak Kazası

Ölenlere Allah tan Rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum..
Kara kutunun bir an önce incelenip suçluların da bir an önce cezalandırılmalarını istiyorum.






Hayat sana ancak verdiklerini geri verir

Küçük kiz babasi ile ormanda yürüyüs yaparken, ayagi takilip yeredüsüyor. Can acisiyla "Ahhh" diye bagirinca ilerideki dagin tepesinden "Ahhh"diye bir ses duyuyor ve küçük kiz , dagin tepesinde baska birinin oldugunusanip bu kez de "SEN KIMSIN?" diye bagiriyor. Aldigi yanit "SEN KIMSIN" oluyor. Küçük kiz bu yanita iyice sinirlenip "SEN BIR KORKAKSIN, NEDEN SAKLANIYORSUN?" diye haykiriyor. Dagdan gelen ses"SEN BIR KORKAKSIN..." diye cevap veriyor. Sonunda babasina soruyor "BABA NE OLUYOR BÖYLE?" "DINLE VE ÖGREN" diyor adam, bu kez kendisi daga dogru "SANA HAYRANIM" diye bagiriyor. Gelen cevap "SANA HAYRANIM" oluyor. Baba tekrar bagiriyor, "SEN MUHTESEMSIN" gelen cevap "SEN MUHTESEMSIN. Küçük kiz çok sasiriyor ama halen ne oldugunu anlayamiyor.Adam, küçük kizina hayatin sirrini anlatmaya basliyor. "Buna "YANKI" denir. Ama aslinda bu "YASAM"dir. Yasam daima sana, senin verdiklerini geri verir. Yasam yaptigimizdavranislarin aynasidir. Daha fazla sevgi istedigin zaman daha çok sev. Daha fazla sevkat istediginde, daha sevkatli ol. Saygi istiyorsan insanlara daha çok saygi duy. Insanlarin sabirli olmasini istiyorsan sen de daha sabirli olmayiögren. Çünkü yasam bir tesadüf degil, yaptiklarimizin aynadan biryansimasidir. Hayat sana ancak, senin ona verdiklerini geri verir, bunu unutma!


YORUMSUZ

YARDIM

Yine şirkette bugün gelen bir mail doğruluk derecesi nedir bilmiyorum ama belki birileri okur da yardım etmek ister diye burada yayınlıyorum..

Merak etmeyin, bu bir para yardımı talebi veya hergün gelen sıradan zincir
>>maillerden biri değil. Biraz önce ne yardım yapabiliriz diye sormak üzere
>>babası Öğretmen Ümit beyle görüştüm. Asla para istemiyorlar, bizden tek
>>bekledikleri bu haberi mümkün olduğunca çok insana duyurmamız ve bu nakli
>>Ege bebek için mümkün kılmamız. Bir de dualarınızı esirgemeyin diyorlar..
>>Lütfen alttaki mektubu okuyun ve mümkün olduğu kadar etraftakilerinize
>>iletin, ki yitirilen bir can bir bebeğe can versin olsun !
>>
>>
>>
>>
>>
>>Ümit beyin iletişim bilgilerini aşağıda bulabilirsiniz.
>>
>>
>>
>
>>O Hayata sımsıkı tutundu ama... Adı EGE, bizim 2 aylık bebeğimiz... 51
>>günden beri İ.Ü. Tıp Fakültesi Yenidoğan yoğun bakımında yatmaktadır.Şu
>>anda damardan beslenerek hayata tutunuyor. Çeşitli hastalıkların birbirini
>>tetiklemesi sonucu incebarsağın tamamı ve kalınbarsağın yarısı
>>alındı.Doktorların yaşamasına mucize dedikleri EGE'mize bir umut ışığı
>>doğdu. İzmir Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi'nde incebarsak nakli
>>yapılacak,tabi ki uygun donör(gönüllü) bulunabilirse. Donörün 0-9 yaş
>>arası 0RH+ kan grubuna dahil biri olması gerekiyor.Ne yazık ki ölmek üzere
>>veya yeni kaybedilmiş bir donör olmak zorunda. Ailelerin ikna edilmesi
>>gerekiyor bir şekilde. Bir hayat kaybedilirken bir hayatı kazanmak an
>>meselesi... Eğer bulunursa ve nakil başarıyla geçerse Türkiye'de bir ilk
>>yaşanacak, belki de Dünya'da.. Zaman Ege'nin aleyhine işliyor. Lütfen
>>yardım edin... Bir cana can katma zamanıdır... Herkese haber verelim.
>>Herkese mail yollayalım. Tvlere,gazetelere ajanslara,hastanelere, belki
>>milyonlara... Bu mucizeye herkes ortak olsun... Küçücük bir hayat
>>yardımınızı bekliyor.. 3-9 Kasım Organ nakli haftası, bir şekilde gündeme
>>gelmeli... Babası : Öğretmen Ümit Fikret YILDIZ
>>umitfikretyildizz@hotmail.com 0505 662 68 72

yaşanmış gerçek bir olaymış

>
> Okuyun super....
>
>
> >
> > > > > > *YAŞANMIŞ GERÇEK OLAY> > > *Adamın biri arabasıyla giderken yolda
> >bir yolcu alır arabaya.... adam arka tarafa biner.....şöför...> > > - eee
> >hemşerim kimsin nereye gidersin...der....yolcu> > > - ben Azrailim..canını
> >almaya geldim der......> > > şöför alaycı bir tavırla> > > - sen mi
> >Azrailsin der..yaw senin gibi Azrail olur mu hiç der....> yolcu sakin bir
> >tavırla sen daha önce Azrail gördünmüde tarif ediyorsun der... > > > ve
> >ekler yolcu....> > > - inanmadın bana öyle mi der....şöför> > > - inanmadım
>
> >tabii der......yolcu> > > - o zaman 200 metre ileride bir adam daha
> >alacaksın der.....> > > gerçekten de adamın dediği gibi şöför 200 metre
> >ilerde bir yolcu daha alır..> > > ama yolcu ön tarafa oturur...olaylar
> >bundan sonra daha da enteresanlaşır.....> > > şöför yanındakine...> > > -
> >ee sen klimsin nereye gidersin der....öndeki> > > - abi ben merkezde
> >biryerde indirirsen çok sevinirim adım felanca > > > der......şöför> > > -
> >yaw şu arkadaki adam bana Azrailim diyo görüyon mu şu herifi hem iyilik
> >ediyoz hemde dalga geçiyor zibidi der.... > > > öndeki arkaya bakar ama
> >kimse yoktur....öndeki> > > - abi arkada kimse yok ki.....> > > > > şöför
> >hışımla arkaya bakar ve> > > - kör müsün be adam arkada oturuyor ya
> >der.....> > > öndeki arkaya bir daha bakar ve> > > - abi senin kafan iyimi
> >yoksa dalga mı geçiyorsun der... bu sefer arkadaki söze girer....> > > -
> >gördün mü der öndeki beni ne duyabilir ne de görebilir der şöföre. > >
> >şöför bir anda dizlerinin bağı çözülür bet beniz atar....arkadaki
> >şöföre...> - hadi der arabayı kenara çek 2 rekat namaz kıl canını alacam
> >der..... şöför ağlamaklı çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve iner
> >arabadan.....> sonra....> > > > > > sonra ne olmuş????? > >
>
> > > adamlar arabayı aldığı gibi kaçmışlar...:)) :))> > > > > >

ve duvarda yüzen balıklar

daha var ama bu akşamlık bu kadar..

Balık beslemeyi ve evinde akvaryum bulundurmayı sevenler için özellikle evde küçük çocuğu olanlar için ideal bir fikir bence..

hoşbulduk




nekadar misafirperver kapı kolları değilmi?

ışıldaklı kapı kolları



gece karalıkta oda kapılarını bulayıp çarpanlar için birebir
mesela bennn :-))))

nasıl çok şirin ama dimi




Tam mutfak masalık çok şık aynı zamanda çok şirin. insanın iştahı kabartıyor gibi bir hali...
şimdi ben öyle olur olmaz heryere örtü örten bir bayan olarak tan bu masanın üstüne asla ve asla masa örtüsü örtmen... Baksanıza kendinden desenli yanii

şimdi de...




baba ve oğulları ya da anne ve kızları ya da üç kişilik çekirdek aile gibi...
ailecek oturabileceğiz bir sandalye..

çok şirin



yorumsuz ...
çenem düştü gece gece izleyin anacığım..

sıradaki




heee işte bu tam bana göre bir dizayn böyle toplantı kokteyl tarzı yerlerde hem ayakta, hem bişeyler yemek hemde aynı zamanda içmek ve en önemlisi sohbet etmek biraz sakarım dökerim saçarım..

ama bak ne güzel sadece tabak elinizde okadarını yaparım yani... bardağı zaten tabak taşıyor...
bu arkadaşıda kutluyorum... ve çok merak ediyorum web adresini bilen varsa lütfen bana bildirsin..
tekrar yenilemek istedim bu dizayn resimleri bana MAİL olarak gelmiştir.
bende burda paylaşmak istedim..

SIRADAKİLER;



sıkı tut ama hee düşmesin .. zaten mum lekesi zor çıkıyor..

KAÇ KESİLECEKSİN YOKSA...



mutfağın vazgeçilmezleridir kendileri...

dizaynlara devamm



değişik ve orjinal bir fiskos masası.. bunun etrafında ne sohbet yapılır degiler incelenir ve kahveler keyifle yudumlanır değil mi?

yine gelen maillerden yeni tasarım harikaları...


Yani bunları dizayn edip hayata geçiren arkadaşları tebrik ve taktir ediyorum...

çok değişik ve tam bahçe yada balkonluk özelliklede çiçek seven hanımların beğendiği bir stil nerde ve kim yapar bilmiyorum..
çok üzgünüm...

işte ARKADAŞ ın hikayesi....

ARKA TAŞ: Orta Asya' da savaşın ok ve yay ile yapıldığı dönemlerde Türk
> savaşçılar , arkalarından gelebilecek bir saldırıyı önlemek için,
> sırtlarını bir ağaca, kaya veya taşa vererek, ok atarlarmış. Atalarımız
> genelde bozkır hayatı yaşadıkları için bu sırt dayanan nesne genelde bir
> taş veya kaya olurmuş. Yıllar sonra bu sırt dayanan taşın ismi ARKA-TAŞ veya
> Azerbaycan'daki söylenişiyle 'ARKA-DAŞ' biçiminde dilimize yerleşti.
> Bugün bile güvenebileceğimiz bizi arkadan vurmayacak olan, samimiyetine
> güvendiğimiz kişilere verdiğimiz isimdir. 'Dostluk' kavramının zaman
> içinde, insanın arkasını yaslayabileceği ve kendisini olabilecek
> kötülüklerden koruyacağı fikri ile özleştirilmesi onucu 'arkadaş'
> sözcüğü 'dost' anlamında Türkçemizdeki yerini buldu. ! Sırtınız
> 'arka-taş' sız kalmasın........ Bu hafta ulusal arkadaşlık haftası..Bu
> mesajı 'arkadaş' diye nitelendirdiğiniz kişilere gönderin. Hatta size
> gönderene bile... Eger bu mesaj geri geliyorsa, arkadaş çevrenizin gerçek
> arkadaşlardan oluştuğuna inanabilirsiniz.
>
> Aşk ve arkadaşlık bir gün yolda karşılaşırlar. Aşk kendinden emin bir
> şekilde sorar:
> -Ben senden daha samimi ve daha cana yakınım sen niye varsın ki bu dünyada?
> Arkadaşlık cevap verir :
>
> -Sen gittikten sonra bıraktığın gözyaşlarını silmek için...

bütün arkadaşlarım için yaynlıyorum bunu

Binbir Gece Masallar'ından

GÜNEŞE YAZI YAZILMAZ

Çok zaman önce refah içinde yasayan bir ülke varmis. Ülkenin huzurlu ve müreffeh yasamasinin bir nedeni de adil, iyi yürekli, dürüst krali imis.
Kral zaman zaman tebdili kiyafet eder, ülkeyi dolasir, halkinin dertlerini dinler, sorunlara çözüm bulurmus. Gene böyle bir günde kral dolasirken, yolu dag basinda bir göl kenarina düsmüs. Gölün kenarindaki agacin dibine çökmüs aksakalli bir dede, bir elinde bir kese, digerinde bir kese. Birinden bir tas alip, digerinden aldigi tasa baglayip göle atiyormus. Bu ise epey bir süre devam etmis ve nihayet bittiginde, dede yoluna gitmek üzere ayaga kalkmis ve kralla göz göze gelmis. Kral dedeye sormus:
- "Dede bütün bir gün seni izledim, sen ne is yaparsin anlayamadim!" demis.
Dede kralin sorusunu söyle cevaplamis:
- "Oglum ben insanlarin kaderlerini birbirine baglarim."
- "Peki en son kimin kaderini birbirine bagladin?" diye sormuş Kral.
- "Kralin güzel kizi ile usagi Ahmet' in kaderini bagladim." Demiş aksakallı dede.
Kral bu cevabi alinca dünyasi kararmış. Bir yanda güzeller güzeli ak pak biricik kizi, ülkenin prensesi, diger yanda olmamis oglu kadar sevdigi zenci usagi Ahmet. Ne yaparım? Nasil eder de Ahmet' e bir zarar vermeden bu kaderi bozarim diye düsünerek, sarayın yolunu tutmuş.

Saraya gidince hemen sevgili usagi Ahmet' i huzuruna çagirmis:
- "Oglum Ahmet sana bir mektup verecegim, bu mektubu alacak ve Günes' e götüreceksin!" demis.
Krala sorgu sual edilmez. Biçare Ahmet mektubu ve yollugunu alarak düsmüs bilinmez yollara, düsmüs ki ne düsmek. Babasi kadar sevdigi Kral'i ona bir görev vermis ve o bu görevi yerine getirmeli, ama nasil?

Günlerce dere tepe demeden yol gitmis. Nihayet yorgunluktan bitkin halde iken gördügü bir ulu agacin gölgesinde dinlenmeye karar vermis ve uykuya dalmis. Uyandiginda bir de ne görsün! Agacin az ötesinde bir göl, o göl ki üzerine günesin aksi vurmus!
- "Kralimin dedigi Günes bu olsa gerek" diyerek, üzerinde sadece külotu kalincaya kadar soyunarak atmis kendini göle. Dibe dogru yüzmüs, yüzmüs... Taa dipte, günesin aksinin tükendigi yerde bir de ne görsün! Sahane bir hazine sandigi! Almis sandigi çikmis, çikmis ama, Ahmet artik zenci degil bembeyaz bir Ahmet... Sadece külotunun oldugu bölge eski rengini tasiyor.
- "Var bu iste bir hikmet!" demis ve açmis sandigi. Sandik gerçek bir hazine sandigi, içinde binbir türlü mücevherat ile birlikte üzerinde 'Günes'ten Kral'a' yazan bir de zarf.

Ahmet ne yapacagini bilemez hale gelmis bir anda, yeni rengi ve yasadiklari ile ülkesine dönünce kimsenin kendisine inanmayacagini düsünerek, ismini de degistirip, ülkesine zengin bir tüccar kimligi ile dönme karari almis.
Dönünce ülkesine, düsleri bir bir gerçeklesmis.
Ülkesinin bu yeni dürüst ve yakisikli tüccari ile güzeller güzeli kizini evlendirmeye karar verince Kral, dünyalar Ahmet'in olmus. Kral vermis vermesine kizini zengin tüccara ama akli da bir yandan oglu gibi sevdigi ve hiçbir haber alamadigi usagi Ahmet'te imis.

Gel zaman git zaman damadi ile birlikte bir ziyafet yemeginde iken yere düsen bir çatali almak için egilince Ahmet, salvarinin kenarindan kaba eti görünmüs!
Koyu renkli tenini gören Kral gözlerine inanamamis. Yemek bitip odasina çekilecekken herkes, koridorun sonuna dogru yürüyen damadinin arkasindan seslenivermis Kral:
- "Ahmet!"
Ahmet seneler sonra duyunca gerçek adini, gayri ihtiyarî kendisine seslenen Krala dönüvermis... Ve,
- "Neler oldu Ahmet, evladim anlat basindan geçenleri bana!" diyen kralina bütün olanlari bir bir anlatmis. Bunun üzerine Kral:
- "Peki Günes'in bana gönderdigi mektup nerede?" diye sorunca da hemen odasina kosarak, sandiktan çikan mektubu alip Kral'a vermis. Mektupta su satirlar yer aliyormus:
Günese yazi yazilmaz.
Yazilan yazi ise bozulmaz...

Binbir Gece Masallari'ndan

İkinci rekatta işi düzeltti.

Zamanın birinde Erzurum'dan bir grup insan hacca gitmek için yola çıkmışlar. Van'a gelmişler. Van'ın bir köyünde konaklamaya karar vermişler. O köyün de imamı yokmuş. Köylüler aralarında konuşmuşlar ve Erzurum'dan çıkıp hacca giden bu topluluktan birini imam yapmaya karar vermişler. Bu insanlar hacca gidiyorlarsa boş insan değillerdir diye düşünmüşler.

Nitekim tekliflerini içlerinden birisi kabul etmiş. Her yıl 400 koyun verilecekmiş imama. Adam hacca gidip masraf yapacağıma burada kalıp yalandan imamlık yapar ve her yıl 400 koyun sahibi olurum diyerek işe başlamış.

Köylü camide toplanmış namaz kılınacak. Sayın imam başlamış namazı kıldırmaya :
- Erzurum'dan çıktım yola Van'da verdim mola 400 koyun verdiler bana, Allahuekber...

Bu günlerce aynı biçimde devam etmiş. Köylü bu işe biraz şaşırmış ve konuşmuşlar aralarında :
- Daha önceki imam mı yanlış kıldırıyordu, yeni imam mi yanlış kıldırıyor? Bunu gidip Müftüye soralım. Sayın müftü has Trabzonlu.

Müftüye gelen halk her şeyi anlatmış. Müftü köylüye dönerek :
- Siz şimdi hiç imama çaktırmadan köyünüze dönün ve namaz vakti camide toplanın ben de namaza geleceğim, diye emir verir.
Herkes köyüne döner ve namaz vakti cemaat camide toplanır. Tabi ki Sayın müftüde camidedir. İmam namazı kıldırmaya başlar.

Birinci rekat :
- Erzurum'dan çıktım yola, Van'da verdim mola, 400 koyun verdiler bana, Allahuekber... der hoca.
Arkadan 'öhö.. öhö!..' şeklinde bir ses duyulur. İmam yakalandım herhalde diye korkmaya başlar.

İkinci rekatta sözlerinde biraz değişiklik yapar :
- Erzurum'dan çıktım yola, Van'da verdim mola, 400 Koyun verdiler bana, yarısı sana yarısı bana... Allahuekber...

Namaz bitince köylü Müftüye dönerek 'İmam efendi namazı doğru mu kıldırıyor? diye sorar. Müftünün cevabı :

- Haçen birinci rekatta biraz şaşirdi ama ikinci rekatta işi düzeltti...

HIRS VE KİBİR

Ulu bir kavak agacinin yaninda bir kabak filizi boy
göstermis.

Bahar ilerledikçe bitki kavak agacina sarilarak
yükselmeye baslamis.
Yagmurlarin ve günesin etkisiyle müthis hizla
büyümüs ve neredeyse kavak agaciyla ayni boya
gelmis.
Bir gün dayanamayip sormus kavağa:

"Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?"
"10 yilda" demis kavak
"10 yilda mi?" diye gülmüs ve çiçeklerini sallamis
kabak
"Ben neredeyse 2 ayda seninle ayni boya geldim bak!"
"Dogru" demis agaç "dogru"
Günler günleri kovalamis ve sonbaharin ilk
rüzgarlari basladiginda kabak önce üsümeye sonra
yapraklarini düsürmeye, soguklar arttikçada
asagiya dogru inmeye baslamis.
Sormus endiseyle kavaga:


"Neler oluyor bana agaç?"
"Ölüyorsun" demis kavak
"Niçin?"
"Benim on yilda geldigim yere sen iki ayda gelmeye
çalistigin için"

BÜYÜK UTANÇÇ

Öğretmen sınıfta sırasıyla öğrencilere babalarının ne iş yaptığını sormuş__
Avukat, doktor,öğretmen, memur derken sıra sıkılgan ve sessiz bir öğrenci olan küçük mehmet'e gelmiş_
Öğretmen
onada babasının ne iş yağtığını sormuş_
Mehmet anlatmaya başlamış:
Babam bir gay barda striptizci olarak çalışıyor__
Herkesin önünde soyunuyor_
Eğer çok iyi bahşiş veren birileri olursa geceleri onlarla birlikte evlerinde geçiriyor_______
Öğretmenin rengi atmış__
Diğer çocuklara oyalanmaları için bir görev verip mehmeti kenara çekmiş_____
Mehmet, baban gerçekten bu işimi yapıyor____
Hayır__
Öğretmenim, babam aslında Galatasaraylı ve galatasaray yönetimi için çalışıyor ama ben bunu bütün sınıfın önünde söylemeye ÇOK UTANDIM____

Yaşanmış gerçek bir olay..

California da yasanmıs ve kayıtlara gecmiş bir olay dosyası :
> Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır. Odasına
> girdiğinde masad a bir bilgisayar görür ve karısına e-mail atmaya
>karar
> verir.
> Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir....
> tam bu sırada farklı bir yerde kadın, kocasının cenaze töreninden
>evine yeni
> dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür, arkadaşlarından
>geldiğini
> düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır. Odaya giren
>annesi
> yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür.
> Kime : Sevgili karıma
> Konu : Yeni ulaştım.
> Tar i h:16 Mayıs 2004
> Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada
> bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya
>yeni
> ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Herşey yarın senin buraya geleceğini
> düşünülerek hazırlanmış.
> Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim
> gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin. Not : Burası çok sıcak.

Biraz da gülelim.. :))

İşte gene burdayım ...
uzun zamandır bakmadım maiilerime şöyle bir göz atayım dedim de ne kadar çok şey birikmiş ve hoşuma gidenleri sizlerle paylaşmak istedim...

Bir Kadının Üstünlüğü;

Bir kadınla bir adam ayrı ,ayrı arabalarında giderlerken çarpışırlar. İkisinin de arabası mahvolur ama şans eseri ikisi de hiç yara almadan kurtulur. Arabalarından sürünerek çıkarlar ve kadın adama bakıp:
- Çok ilginç! Sen erkeksin ben de kadın. Arabalarımız mahvoldu ama ikimize de hiçbir şey olmadı. Bu belki de tanışıp, dost olup, hayatımızın sonuna kadar huzur içinde birlikte yasamamız için bir işarettir,' der.
Müthiş heyecanlanan adam:
- Evet, galiba haklısın,' diye cevap verir şaşkınlıkla.
Kadın :
- Bak, arabam hurdaya döndü ama bir şişe şarap sapasağlam. Bu kesin bir işaret. Bu şarabı içip şansımızı kutlamalıyız,' diye devam eder ve şarap şişesini adama uzatır. Adam şişeyi alır, açar ve yarısını içip kadına verir. Kadın hemen şişenin mantarını kapatıp adama geri uzatır.
Bunun üstüne adam sorar:
- Sen içmeyecek misin?
Kadın cevap verir :
- Hayır, ben polisi bekleyeceğim

Çarşamba, Kasım 28, 2007

Ne diyeceğimi bilemiyorum....

Bu sabah Edacığım maili ile kendime geldim.. Tam verdiği destek için sevinirken sevgili eşinin arkadaşı ile facebook ile buluşmasına ayrıca sevindim... ama sevgili esranın vefat haberini okuduğum da dondum kaldım.. Esranın sayfasını ziyaret eder, hoşuma giden tariflerini uygulardım.

Ne diyeceğimi ne yazacağımı bilemiyorum.

Sevgili Esra MEKANIN CENNET OLSUNN.. ALLAH RAHMET EYLESİN.

Cuma, Kasım 23, 2007

Bir Cuma daha böyle bitti

Heyyy gene ben geldim. Oğlum sanırım hava değişikliğinden dolayı biraz rahatsız ...
2-3 gündür kuru bir öksürüğümüz vardı ama bu gün ateşimiz de biraz çıktı.
O kadar nazlı ki anlatamam..
- Annen benim kaynım ayıyor..
- Anne ben haşta oldum ama...
- Karnın açıktı mı oğlum soruna ise koca gece
Hayır istmiyom yemicem cevabını verip durdu.
Şimdi sanıyorum şurupların etkisi ile uyudu.. İnş. ateşi çıkmaz da bu gece rahat uyur benim kuzucuğum.
Be de uyumamak için kendimi pc nin başında buldum.
Anlatacak o kadar çok şey varki ama yazacak halim yok.. çünkü yazacaklarımı toparlayıpta kelimelere dökemiyorum. Biraz yorgunluk, biraz uykusuzluk sanırım biraz da üzüntü hepsi bir arada işte böyle oldum.
Yarın sabah iş yerinden arkadaşlar da kahvaltıya gelecekler. Daha önce den planlanan bişeydi. Bir kaç kere ertelenmişti o yüzden bu günü de erteleyemedim. inşallah kuzucuğum yarın iyi ve keyifli olur da yarın sabahı sorunsuz ve sıkıntısız atlatırız..
Fotoraf larımı en kısa zamanda burada beğenilerinize sunacağım..

Önce hangilerinde başlasam acaba..
Çemberlerden mi, namaz başörtülerinden mi, yoksa dantallerden ya da muftak takımlarından yatak takımlarından ya daaaa takılardan mı
ay seçim yaparken bile zorlandım. ben bunları yaparken çok büyük keyif almıştım.
umarım yapmak isteyenlere de fikir olur bunlar...
bir ufak tiyo daha 6 senenin sonunda eşimi dikiş makinesi alabilmek için ikna edebildim. Ama hala kesin bir tarih belirlenmiş değil. biraz bekle diyor..
bakalım ne kadar daha bekliyeceğiz "bünyem bir altı sene daha kaldırmaz sanıyorum"
bana gelen bir kaç güzel mail vardı onları da bir ara ekleyeceğim paylaşmak istedim. ama sanırım bunlar bu gece olmaz..

Pazartesi, Kasım 05, 2007

Pek Bir Cimcime

Uzun süredir bloglar alemini gezerim. Bir gün işyerinde tabiri caizse miskin miskin oturuken ona rastladım. ve ozaman dan beri onu hiç bırakmadım gözüm hep üzerindeydi. şirin, cana yakın, sempatik, insancıl, yardımsever birisi..
Dekorasyon önerileri ve seyir defteri hep ilgilimi çekmiştir. (Ben pek gezmemde onun la beraber yeni yerler keşfettim resmen.) Evet onu tanımayan yok neredeyse medya ve görsel basının bile ilgisini çekti kendisi. her ne kadar bir grup tarafından kirletilmeye çalışılsa da o başı dik yoluna devam etti.MEYVA VEREN AĞAÇ TAŞLANIR derler ya.. oda bu tür polimiklerle daha da geniş bir kitleye hitap etmeye başladı..
Kimden mi bahsediyorum eda suner den bahsediyorum. Kendi deyimi ile edi.geçenlerde edafan'a bir mesaj bıraktım neredeyse anında teşekkür mesajını göndermiş. Canım benim ya. Herşey istediğin gibi olur inşallah..

Sana Ömi ile beraber bir ömür boyu mutluluklar dilerim..
Yaşama sevincin ve neşen hiç bitmesin dileği ile..
http://www.edasuner.com

ÇOK UZUN BİR ARA VERMİŞİM...

Merhaba güncem...
sana çokkkkk uzun ara vermişim. Ülke olarak ne badireler attık ama ben sevgili kocacığım ve oğluşumun yüzünde neredeyse bilgisayara uzattan bakar oldum.

HEr neyse uzun lafı kısası... Artık urdayım (sanırım gece 12'den sonra burda olabileceğim)
Yarın askerden gelen arkadaşım için ıspanaklı börek sözümü yerini getirmek için... işten gelirken alışverişim yaptım. bir kısmını zaten hafta sonu ayarlamıştım. Ne alışverişi dersen eksikleri tamamladım herhal de yani
neyse ondan sonra yemek yedik, sofra kaldır bulaşıkları sudan geçir makineye yap ondan sonra benim bitirimle beraber börek yapmaya kalk sen.. (yani ben)yarım saatlik işim oldu mu sana birbuçuk saat. (dünde bir ütü maceramız vardı.)oda bayağı uzun sürdü artık ütü yapmaktan nefreetttt ediyorum. Aynı şeyi defalarca ütüledi nerdeyse
görmeden yarısını da kaldırdım onlarda artık yarın akşam beyzade uyuduktan sonra
ütü olmak için sepetin içinde beni bekliyorlar tabii bakalım benim keyfim dünkü yaşanan olaylardan sonra ne zamaan gelir bilinmez...

Hafta sonu da çekmecelerimi düzenledim. Ay ceyizlerim çıktı şöyle bir baktım kendilerine bunları nasıl yaptım ben diye...
şimdi olsa yaparmıyım yaparım ama oğlumun uyuması gerekiyorsa daha ilerleyen yıllarda yaparım artık neyse ( çünkü ertesi gün işe uyuyarak gitmekten ve hergün servisi kaçıracakmıyım acaba korkusu yaşamaktan sıkıldım yani..)
ftoraflarını çekip burda sergileyecektim ama makinenin pili bitmişti. şarj etmekte bana biraz zor geldi ama en kısa zamanda burada yerlerini alacaklar..El emeklerim göz nurlarımı..

Bu arada böreğin resmini çekebilirmiyim yarın bilmiyorum ama isterseniz tarifini verebilirim..

ISPANAKLI-KIYMALI KOL BÖREĞİ

Benim fırınım küçük olduğu için bu ölçüler bana yetiyor.

5 adet hazır yufka
1 kiloda ıspanak
1/2 kilo dana kıyma
3 orta boy soğan
tuz

üzeri için;

2 yemek kaşığı yoğurt
1/2 çay bardağı sıvı yağ
1 adet yumurta
üzerine isteğe bağlı çörek otu serpebilirsiniz...

Ispanak ve kıyma ayrı ayrı yerlerde kavrulur. isteğe göre tuz serpilir.1 kafta karıştırırlır. (ben ıspanaktan biraz ayırdım çünkü; BORANİYE bayılırım.)
yufka ortadan eşit iki paraya bölüner, ortasına eşit miktarlarda içten serpiştirilerek rulo halinde sarılır. Fırın tepsisi yağlandıktan sonra yan yana diliriz. üstüne yoğurt yumurta ve sıva yağ karışımından kaşık yardımı ile sürülerek fırına verilir.
bir de yanına çay demlenerek afiyetle yenir. İnş. yenmeden de resimini de çekerim de burda yerini kalır kendileri..

Not: bir yemek tarif vermeyi bir de yol tarif etmeyi beceremem.. kusura bakmayın artık..

Cuma, Ekim 05, 2007

biz çalışan kadınlar;

ramazan iş ev derken uzun zamandır güncelleyemediğim bloğuma çok hoşuma giden bir maili yayınlayacağım..

umarım sizinde çok hoşunuza gider..

Eskiden kadın olmak daha kolaydı. Kadınlar sadece evde olur, yemek yapar, çocuk bakarlardı. Sadece esinin geliri düşükse kadın çalışırdı ve çalışan kadına acınırdı. Kadın çalışıyorsa, evine bakamayacağı düşünülürdü, zaten kadın bekarken çalışıyor idiyse bile evlenince evinin kadını olurdu. 90'li yıllara gelindiğinde kadın sadece evde olmak istemedi, artik çalışmak ekonomik olarak özgürleşmek istiyordu.



Önce üniversite okumaya ,sonra çalışmaya başladı. Bu kadının hoşuna gitmişti. Çalışıyor, istediği gibi harcıyor, geziyordu. Artik çalışan kadın evli olmak değil bekar olup gününü gün etmek istiyordu. Yasasın özgürlük...



Çalışan kadın artik iskolik olmuştu, çalışıyor ve yükseliyordu.
Zirveye ulaşmıştı. Birçok şirkette önce orta kademe, sonra üst kademe yönetici kadın oldu. Doksanların sonuna gelindiğinde şirketler yalnız ve iskolik 30lu yaslarında kadınlarla doluydu.. Bu çalışan kadına yetmedi, çitayı biraz daha yükseltti.





Artik hem evli ve hem de basarili çalışan kadın olmalıydı. Çalışan kadın etrafına bakindi. Basarili, paralı koca adayları gözden geçirildi. Adaylardan kel, şişman ve kısa boylu olanlar hemen elendi. İnce ruhlu,
şaraptan anlayan, 14 Şubat'ta müthiş sürprizler yapabilen, kimsenin bilmediği yerlerde basmasa tatillere götüren, yasamayı seven ve bol bol eskiri yapanlar hemen kapışıldı. Yurt dışından gelinlikler getirtildi. Otellerde muhteşem düğünler yapılıp, Maldivler'e ya da Bali'ye balayına gidildi. Balayından sonra çalışan kadın hızla is bası yaptı.
Gündüzleri toplantıdan toplantiya koştururken artik aksam yemeğini de düşünmeye başlamıştı. Aksam ne yenmeli, nereye gidilmeli, esinin
gömlekleri, pantolanlari ütülü mü, kıyafetleri kuru temizlemeciye gitti mi
geldi mi, marketten alınacakların listesini çıkar, is çıkısı git al, eve gel, aksam yemeğini hazırla....



Çalışan kadın artik mutluydu. Gece yatağı sıcacıktı. Üzülünce
derdini paylasan, hastalanınca ona bakan, ağlayınca destek olacak bir omuza,göz yaslarını silecek sev katli ellere sahipti. 15 saat
koşturmak kadına vız geliyordu. Etraf bu şekilde koşuşturan, ev ile is arası çift
vardiya çalışan Kadınla doluydu.





Zaman geçiyordu. Çalışan kadın 35 ine yaklaşıyordu. Biyolojik saati "be bek, be - bek" diye uyarı vermeye başladı. Evet çalışan kadın
hemen çığlıklar atmaya başladı "Kariyer de yaparım Bebek de" diye... Çalışan kadınlar hemen sosyetik kadın doğumcuların randevularını
doldurdular. Çalışan kadınlar ajandalarına ve islerinin temposuna
uygun zamanı seçip hemen mikroenjeksiyonla bebek yapmaya başladılar.
Kimi tek, kimi iki,kimi üçüz istedi. 1-2 ay sonra güzel haberler sırayla gelmeye başladı, çalışan kadınlar hamileydiler. Çalışan kadın hem hamile, hem güzel olmak istedi. Hemen diyetisyenlere koşulup, özel hamile diyetleri alindi, bol kivi yenmeye başlandı. Eskisi gibi tatlı, tursu, börek, erik aşerilmiyor, karpuz, kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarısı eslerden.



Çalışan kadın çocuğunu eski usul büyütmeyecekti. Hemen onlarca hamilelik, bebek büyütme kitapları alindi, bir çok internet sitesine üye olundu,Yoga ve anne-baba kurslarına yazılındı.



Çalışan hamile kadın artik gün takip ediyordu bebeğinin
gelişimini.
Bugün 43. gün, bebeğim üzüm tanesi gibi... 59. gün, parmakları oluştu... 89.gün, bugün ilk defa hıçkırdı... 210 uncu günden sonra
artik bebeğin matematik zekasının artması için Mozart dinletilecek... Sonunda mutlu gün geldi. Çalışan kadın artik anneydi. 3-4 aylık izinden
sonra çalışan kadın öldürücü diyetlerle zayıflayarak incecik bir şekilde işbası
yapmıştı.
Artik basarili bir yönetici, iyi bir es ve anne olarak 24 saat çalışıyordu.



Bebek büyüdükçe, sosyalleşmesi için çalışan kadın cumartesilerini çocuğuna ayırdı.
Artik tüm anneler topluca etkinliklere katılmaya başladılar. Yas günü partileri, tiyatrolar,piyano dersleri, basketbol, tenis ve yüzme kurslarının biri bitiyor, diğeri başlıyordu.



Çalışan kadına bu da yetmedi. Artik hem çalışıyor, hem iyi bir es olmaya gayret ediyor ve hem de annelik yapıyordu. Çalışan kadın
çitayı birken daha yükseltti.
O artik evinde katkısız, sağlıklı ekmekler, reçeller yapmalı,
organik gıdalarla, vitamini bol sebze yemekleri hazırlamalı, çocuğuna ve esine özel günlerde pastalar yapabilmeli, bu pastaları çok güzel
süsleyebilmeliydi.
Bütün çalışan kadınlar yemek yapma kurslarına koşmaya başladılar.
Evlerine ekmek yapma makineleri aldılar, toplantı aralarında bir
birlerine yemek tarifleri vermeye başladılar

"Dün nefis bir çavdarlı ekmek yaptım, istersen tarifini vereyim"

"Ben de hafta sonu harika bir pasta yaptım. Evdekiler bayıldı. Bir aksam gelin de size de yapayım"


Bakalım çalışan kadın bundan sonra çitasını nereye yükseltecek?



Gelelim erkeğe...
Bu süreç içerisinde çalışan erkek ise çitasını hiç yükseltmedi.
80 lerde, 90 larda ve 2000 lerde hep TV izliyor,bira içiyor ve maça gidiyordu...

Cuma, Eylül 14, 2007

HATIRLA SEVGİLİ

Seyredeniniz varmı bilmiyorum ama hastalık derecesinde HATIRLA SEVGİLİ fanatiğiym.
Dizinin ilk bölümlerinde yakın tarihimizi anlattıkları için seyretmeye başlamıştım daha sonraları yasemin ahmet aşkı fazlasına su yüzüne çıkmıştı sonra bu bölüm ne olacak şimdi birleşeklermi derken ben dizinin fanı olmuşum.... yaz sezonun resmen iple çektim desem yeridir ...

geçen hafta son bölüm tekrarı vardı. Bu akşam saat 22:00 de

Bölüm özeti kısaca şöyle,

Ahmet, Rüya’nın kendi kızı olduğunu öğrenmesinin şokuyla soluğu Yasemin’in yanında alır. Eğer Necdet’in söyledikleri doğruysa Yasemin bunca yılın hesabını vermelidir. Bunca yıl kızını Ahmet’ten, babasından, neden mahrum ettiğini açıklamalıdır. Yasemin, Ahmet’i karşısında öfkeden gözü dönmüş, hesap sorarken bulunca şaşırır, ne diyeceğini bilemez. Bunca yıl ertelediği o gün gelip çatmıştır. Tek şahidi, sırdaşı Necdet sonunda Ahmet’e gerçeği söylemiştir. Ahmet’le Yasemin’in hesaplaşmaları sürerken Necdet kendini büyük bir yalnızlık içinde bulur. Ne varki en büyük iki aşkı Yasemin ve küçük kızı Rüya’yı kaybetmek pahasına da olsa Yasemin’i artık özgür bırakmalıdır. Kendisinden sırlarını neden saklamadığının hesabını soran Yasemin’e de bunu açıklamaya çalışır. Artık Yasemin’in hayatından çıkacaktır Necdet, boşanmaları gerekmektedir. Yasemin ve Necdet’in boşanma kararı aile arasında şok etkisi yaratır. Güzide ve Necdet’in aralarındaki yakınlıktan bir şekilde haberdar olan aile fertleri boşanma kararının bu yasak ilişkiden kaynaklandığını düşünürler. Bu yanlış karar Necdet’i çok zor durumda bırakacaktır.

Kaynak: http://www.hatirlasevgili.biz/ adresinden alınmıştır.

DİKKAT LENFOMA

15 EYLÜL Dünya LENFOMA BİLİNÇLENDİRME GÜNÜ

AĞRISIZ BEZELER

Lenfoma lenf bezi kanseri olarak bilinir..
Lenfoma da tedavi başarısı ve yaşama olasığı yüksektir.

Lenfoma Belirtileri:
* Sebebi bilinmeyen ateş
* Gece terlemesi
* Kilo kaybı
* Sürekli yorgunluk

Çocuklarda olduğu kadar yetişkinlerde de görülebiliyormuş..

Lütfen sağlığımıza biraz daha dikkat...

Daha geniş bilgi için lütfen http://www.dikkatlenfoma.com/ bu sayfayı inceleyin.

Perşembe, Eylül 13, 2007

TEŞEKKÜR EDERİM

sevgili şeker kız,
yorumların için çok teşekkür ederim. sayfamı beğendiğine ben çok sevindim.bişeyler yapabildiysem ne mutlu bana.

okul hayatında başarılar herşey gönlünce olsun..

ucuz etin yahnisi işte böyle bişey herhalde

'Oteller dana eti diye domuz eti yediriyor'


Bekir Hazar'ın yazısı-Üç milyon kere yuh!-

Abi vicdan azabı çekiyorum. Güneyde otelde çalışıyorum. Müşterilere leblebi çekirdek gibi domuz eti yediriyoruz dana eti diye... Hiçbir şeyden haberleri yok. Allah rızası için haber yap bunu. İnsanlar öğrensin” diyordu telefondaki ses...

Arayan Antalya'dan bir otel personeli... Aranan ise Deşifre'nin yapımcısı usta haberci Mehmet Ali Önel'di.
İşte sizin için seçtiğimiz birkaç örnek:

Mehmet Ali Önel, yeni yayın dönemine işte bu ortalığı sarsacak haberle gireceğini söylüyordu...
Güney sahillerinden gelen ihbarla ilgili yüzlerce telefon almıştı bugüne kadar. Ancak bu konuda kendilerine yardımcı olacak birilerini bulamamışlardı. İlk defa bu kadar ciddi bir ihbar vardı. Karşıdaki ses “Ben yardım ederim” diyordu...

Atladı uçağa Antalya'ya gitti Mehmet Ali...


Dağlara çıktı domuz avcısı timlerle konuştu... Sahile indi otellerde çekimler yaptı. Ve önceki akşam bana olayı belgelediğini söyledi.
Tüylerim diken diken oldu M.Ali'yi dinlerken. Aman Ya Rabbi... İş bu kadar çığrından çıktı mı yani?...

“Herşey dahil 20 milyon liraya tam gün konaklama veriyor çok sayıda otel. 20 milyona her şey nasıl dahil olur” sorusu beynini kemirmiş M.Ali'nin. Diyor ki;


“İhbarı araştırmaya başlayınca olayın dehşetini gördüm. Bazı oteller dağlarda köylülerden domuz avlama timleri kurmuş. Yüzlerce köylü oteller için domuz avına çıkmış. Kilosunu üç milyon liradan otellere satıyorlar. Dana etinin kilosu 16-17 milyon, domuz etinin 3 milyon lira. Merminin fiyatı 1 milyon lira... İşte ucuz tatilin perde arkası...”

Üç milyona domuz eti alırsan... Bir müşteri bir öğün yarım kilo et yese... Yemeğin maliyeti 1.5 en fazla 2 milyon... Biraz sıksan 20 milyona değil 15 milyona da düşürürsün günlük konaklamayı...

Bir otelin mutfağına girmişler sağlık ekipleriyle. Ahçıya önündeki eti sormuşlar. Adam “Halis muhlis dana eti” cevabını vermiş. “Kokla” diye çağrı yapmışlar. Ahçı koklayıp “Mis gibi dana kokuyor” demiş. Alıp kesmişler eti, içinden mermi çıkmış. Tahlil yapılmış. Sonuç; domuz eti...

“Bazı otellere sağlık ekipleriyle yaptığımız baskınlarda müşterilere dana diye yedirilen etler domuz eti çıktı” diyor M.Ali Önel... Ve ekliyor;

“Akdeniz'den Ege'ye her yerde bazı otellerde insanlar aldatılıyor... Onların maskesini düşürüp, bu skandalı teşhir edeceğiz”...

Deşifre ucuz tatilin ve ucuz etin yahnisini deşifre edecek yakında...

Üç milyona domuz eti alıp insanları dana diye kandıranlara...

Üç milyon kere yuh!

İNSANI DÜZELTMEK

yine bana gelen bir mail.. sizin yorumunuz ne olacak bakalım.


Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düsündü. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim dedi. Sonra düsündü; oh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez. Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve baba haritayı düzelttim, artık sinemaya gidebiliriz dedi. Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içinde kaldı ve bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk şöyle cevap verdi :
- Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı. İNSANI DÜZELTTİĞİM ZAMAN DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELMİŞTİ

Çarşamba, Eylül 12, 2007

işte bu da bizim aile



işte bu da bizim ailemiz. oğluşumun doğum gününde çekilmiştik.

HAYATTAKİ SEÇENEKLER

mail adresime gelen bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. gelen yazıyı aynen kopyaladım.
zincirin ilk halkasını oluşturan kimdir bilmiyorum çok dolaşmış belli..

HAYATTAKİ SEÇENEKLER
*Sevgili Dostlar,SeceneklerNe yapardiniz?....karari siz verin. Komik bir cumlebeklemeyin, cunkuyok.Yine de okuyun. Sorum su: Ayni karari siz verirmiydiniz?Okuma ve ogrenme zorlugu ceken cocuklara ozelegitim veren birokulicin bagis toplama yemeginde, cocuklardan birisininbabasikatilimcilar tarafindanasla unutulmayacak bir konusma yapti. Okula ve kendiniadamisogretmenlerikutladiktan sonra soyle bir soru sordu: "Disardakietkenler tarafindanetkilenmedikce doga her seyi mukemmel bir sekil vesirada yapiyor. Amayinede oglum Shay, diger cocuklarin ogrendikleri gibiogrenemiyor. Diger cocuklarin anlayabildikleri gibianlayamiyor.Oglumda dogalolmasi gerekenler seyler nerede?"Bu soru karsisinda dinleyiciler sessiz kaldilar.Baba devam etti. "Ben inaniyorum ki, dunyayafiziksel ve zekaengelliShay gibi bir cocuk geldiginde, gercek insan dogasikendini gostermefirsatini buluyor ve bu da insanlarin o cocugadavranis sekillerindekendinigosteriyor."Ve sonra asagidaki hikayeyi anlatmaya basladi:Shay ve babasi bir gun parkta Shayin tanidigibirkac cocugunbaseball oynadiklarinigorduler. Shay sordu, "Acaba oynamama izin verirlermi?"Shay'in babasi cogu cocugun Shay gibi bircocugun takimlarindaoynamasini istemeyeceklerini ama ayni zamanda egerogluna izinverirlerseoglunun o cok ihtiyacini duydugu, engellerine ragmenbaskalaritarafindankabul edilmenin ozguveni ve sahiplenme duygusunuverecegini debiliyordu.Shay'in babasi cocuklardan birinin yaninayaklasti ve (fazlabirsey beklemeyerek)Shay in oynayip oynayamayacagini sordu. Cocuk soyledanisabilecegibirilerine bakti ve sonra "Su anda 6 sayi gerideyiz veoyunsekizinci turunda. Herhalde takima girebilir ben deonu dokuzuncu turdavurucuolarak sokmaya calisirim" dedi.Shay buyuk bir gayretle takimin yanina gitti veyuzunde kocamanbir gulumsemeile takim t-shirtini giydi. Babasi gozunde yas, kalbisicak duygularladoluonu izledi. Cocuklar oglunun kabul edilmesinden dolayibabaninmutlulugunugorduler. Sekizinci turun sonunda Shay'in takimibirkac puan kazandiamahala 3 sayi gerideydi. Dokuzuncu turun basinda Shayeldiveni elinegecirdive sag acik sahaya cikti. Ona dogru hic top isabetetmemesine ragmen oyunda olmaktan son derece mutluyduve babasi onatribunlerdenel salladigini gordugunde yuzunde kocaman birgulumseme vardi.Dokuzuncu turun sonunda Shay'in takimi yine puankazandi. Simdibutun kalelerdoluydu, oyunu kazanma sansi ortaya cikmisti ve topavurma sirasiShay'egelmisti.Bu noktada Shay'in vurucu olmasina izin vererekoyunu kaybetmeriskinimi almaliydilar? Sasirtici bir hamleyle Shay'e sopayiverdiler. Herkestopa isabetettirme sansinin sifir oldugunu biliyorlardi cunkubirakin topa vurmayiShaysopayi bile elinde tutmasini bilmiyordu.Ama Shay sahaya ciktiginda top atici, digertakimin kazanmasanslarinibirkenara birakarak Shay'e bu firsati tanidiklarinigorunce birkac adimone giderekyumusak bir sekilde topu Shay'e dogru firlatti. Ilktopa Shay zorluklasopayi savurdu ama iskaladi. Atici tekrar birkac adimone dogrugeldi ve topu yine yumusak bir sekilde Shay'e dogruatti. Shay sopayisavurduve hafifce topa dokunarak yere aticiya dogru vurdu.Oyun simdi bitecekti. Atici topu yerden aldi veilk kaledekiadamina kolayliklaatabilecek ve Shay'i sobeleyerek oyunubitirebilecekti.Ama atici topu aldi ve ilk kaledeki adamininbasinin uzerindendigertakim arkadaslarinin erisemeyecegi yere firlatti.Tribunlerdeki herkesveiki takimda bagirmaya basladilar, "Shay, ilk kaleyekos, ilk kaleyekos!"Shay hayatinda hic bu kadar uzaga kosmamisti ama ilkkaleye gidebildi.Saskinliktan buyumus gozleriyle yere coktu.Herkes bagirmaya devam etti, "Ikinci kaleye kos,ikinci kaleye kos"Nefes nefese Shay zorlukla ikinci kaleye kosabildi.Shay ikinci kaleyegeldigi sirada acik sahada diger takimdan biri topualmisti ... takiminenkucuguolan bu cocuk kahraman olma sansini elinde tutuyordu.Topu ikincikaledeki adaminaatabilirdi ama top aticisinin niyetini anladigindan oda kasitli olaraktopuucuncu kaledeki arkadasinin basinin uzerinden atti.Herkes bagiriyordu, "Shay, Shay, Shay, butun yolukos Shay"Karsi takimdan birinin yardim ederek onu ucuncukaleye dogrudondurmesiyle Shay ucuncu kaleye kosabildi, "Ucuncuyekos! Shay,ucuncuyekos!"Shay ucuncuye gelirken diger takimdaki cocuklar veseyirciler ayagakalkmislardi ve bagiriyorlardi, "Shay, hepsini kos!Hepsini kos!" Shayhepsinikostu ve oyunu takimi icin kazanan bir kahraman olarakherkestarafindanalkislandi."O gun", dedi babasi, gozlerinden yaslar asagiyadogru suzulerek,"ikitakimdaki cocuklar da dunyaya bir parca sevgi veinsanlik getirmeyibasardilar".Shay bir sonraki yaza yetisemedi. O kis oldu. Birkahramanoldugunu ve babasinimutlu ettigini, ve eve geldiginde annesinin degozyaslari icinde onukucakladigini asla unutmadi.Son NOKTA: E-mail ile hic dusunmeden binlerce fikrayolluyoruz, amahayattakisecimler konusunda mesaj oldugunda insanlar tereddutediyorlar.Bunu size yollayan kisi hepimizin bir farklilikyaratabilecegimizinancini tasiyor.Hepimizin her gun binlerce firsati olabiliyor "dogalolan seyleri"gerceklestirmekicin.Bilgin bir adam bir zamanlar demiski: her toplum,kendilerinden daha azsansliolanlara nasil davrandigiyla degerlendirilir.Simdi iki seceneginiz var:
1. Delete
2. Forward

Yazıyı okuduğum zaman çok duygulandım ve sizlerle paylaşmak istedim.

IKEA'nın 2008 Kataloğu çıkmış

Bu gün işyerinde ayrılan arkadaşımız için hem kahvaltı hem de veda pastasını kestik. Mecburi bir ayrılış olduğ için biraz buruktu. tabiki bende :(

Çünkü onun yerine ben atantım. ve onun yaptığı işi sevmiyorum diye buruğum yani :((

Fırından gelen sıcacık ekmek ve en sevdiğim yağlı beyaz peynir ramazan dan önce çok güzel gitti.
böylelikle sabah kahvaltıları için kapanış ;kalabalık bir kahvaltı sofrası ile son buldu.. Birde parça çikolatalı pasta ile...

Sabah ın 10'unda iyi geldi valla gözlerim açıldı...

Böyle bir organizayon için emeği geçen herkese teşekkürler dermişim. ama kimse beni duymazmış..


Hala web sayfası tasarımı ile uğraşıyorum. kimseden yardım almamakta öyle direniyorum ki yapamazsam ne olur bana gülerlermi bilmiyorum.

Belki de bu maceram başlamadan biter ya da

işinin ehli birinden yardım ister bana sayfa hazırlaması için rica ederim.

varmı bana yardım etmek isteyen acaba?

Perşembe, Eylül 06, 2007

neden benim de olmasın...

İnternette öyle dolaşırken uzun zamandır çoğalan ve herkesin bir günlük misali yazılar yazdığı okuyucular tarafından nerdeyse bağımlılık derecesine gelen blogların ben de uzun süreli ve sıkı takipçisiydim.

bu gün nedense "neden benimde bir blogum olmasın" diye düşünürken birden kendimi bloggere üye olurken buldum...

ilk yazımı bile yazıyorum...
Buraya merak ettiğim konuları, mutfak püf noktaları, alışveriş ve göz nuru olan dantellerimi ve el işlerimi paylaşacağım..

Blog yazarlığı hakkında en ufak bir fikrim bile yokken neden böyle bir işe kalkıştım bilmiyorum
ve bu yazıyı yazarken bile kendime hala şaşıyorum.

Ve bu gün şu saat itibari ile bu işe başladım..

geriye dönmek yokkkk..:))